Gazze Üzerinde Siyonizm-Haçlı İttifakı ve Olayı Seyreden Ümmetin Başındaki Siyasîler

Hazım Koral 13.11.2023 08:11:00
Bildiğiniz üzere Siyonist işgal çetesi İsrail, Arz-ı Mevud emeline ulaşmak için yayılmacı politikalarıyla sürdürdüğü 75 yıllık savaşla Filistin toprakları üzerinde kan dökmeye, işgale ve zamana yaydığı soykırıma devam etmektedir. Evet, Siyonist katil sürüsünün hedefi, amacı, gayesi budur. Bunu anlıyoruz.

Peki tarihteki Haçlı zihniyetinin günümüzdeki temsilcileri olan ABD, İngiltere ve Fransa'ya ne oluyor da bütün deniz kuvvetlerini Akdeniz'e sevk ettiler? Burada bir gariplik yok mu? Siyonist çete zaten asimetrik bir saldırı içerisinde. Sadece yerleşim birilerini bombalamıyor; her türlü savaş hukukunu çiğneyerek hastaneleri, okulları ve mabetleri de vuruyor. Bu bir savaş değil, bu bir soykırımdır. Bugüne kadar 22 hastaneyi bombaladı. Saldırıların ilk gününden itibaren "Haçlı Orduları" bütün donanmalarını bölgeye sevk edip Siyonist canavar sürüsüne destek veriyor. Bir taraftan da Müslüman ülkelerin başındaki siyasîlere göz dağı vererek, adeta, "Yanlışlık yaparak, sakın ola ki, Gazze halkına yardıma gelmeyin" diyor. Olay bu! Tablo bu! Sadece hissedilen değil görülen manzara bu!

Rabbimiz buyuruyor ki: "Yahudi ve Hristiyanlar birbirlerinin dostudurlar."
(Maide: 51)

Onlar bu dostluklarını böylesi bir dayanışma içerisine girerek pekiştirmektedirler... Düşünebiliyor musunuz? İnsanın aklı/havsalası almıyor! Her taraftan kuşatılmış, çok yönlü esaret hayatı yaşayan mazlum bir halkın üzerine bir ayı geçmiş zamandan beri kesintisiz bir şekilde insanlık dışı vahşet örneği sergilenerek canavarca katliam üzerine katliam yapılıyor ve dünya seyrediyor; Birleşmiş Milletler seyrediyor ve İslâm ümmetinin başındaki siyasîler de seyrediyor. Bu iş sadece İran'ın silah desteği ile olmaz, bu iş sadece Türkiye'nin diplomatik girişimleri ve moral desteği ile olmaz. Merhum Erbakan Hocamız ne diyordu? "Siyonistler laftan ve diplomasiden anlamaz, Siyonistler ancak güçten anlar."

Merhum Erbakan Hocamız bu sözleri bazı siyasîler gibi slogan olarak söylemiyordu, bu sözlerin gereğini yapmak için girişimlerde bulunmuştu. Bunun için D-8'i kurmuş ve D-8 bünyesinde barış gücünü oluşturmak istemişti. Ama ne yazık ki, içimizdeki Siyonist çetenin ve Kahpe Bizans'ın piyonu olan Çevik Bir ve avanesinin yapmış olduğu 28 Şubat Post-Modern Darbe'si ile buna engel olundu.

Hatırlayınız, Refah Partili Sincan Belediye Başkanı Sayın Bekir Yıldız ve Kültür Daire Başkanı Sayın Hüseyin Avni Yazıcı'nın organizasyonu ile Belediye bahçesinde Mescid-i Aksa benzeri bir maketten çadır kurulmuştu. Bu çadırdaki etkinlikte Filistin'de yaşanan dramdan bir kesit tiyatro olarak sahnelenmişti. Ayrıca, bu etkinlikte İran İslâm Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Sayın Muhammed Bakırî ile Selâm Gazetesi Haber Müdürü Sayın Nurettin Şirin birer konuşma yapmıştı.

Sayın okuyucumuz, ilginç olan bu etkinlik ile adeta Türkiye kamuoyu öyle bir hamasi duygulara kapılıp hışımlanacak ve öyle bir galeyana gelecek ki, ülke halkı olarak top yekûn Siyonist işgalcilere karşı taarruza geçilecek endişesiyle refleks gösteren piyon General Çevik Bir arkasına aldığı askerî güçle Sincan sokaklarına tankları indiriverdi. (Daha sonra bizzat kendisi, 28 Şubat darbesini İsrail'in talimatıyla yaptıklarını itiraf etmişti.) İşgalci İsrail'in güvenliği için yapılanlara bakar mısınız? Tiyatrocu çocuklara, Belediye Başkanı Bekir Yıldız'a, Kültür Daire Başkanı Avni Yazıcı'ya 5'er buçuk yıl hapis verdiler. Büyükelçi ise diplomasi diliyle, "Persona non grata" (istenmeyen adam) ilân edilerek apar topar İran'a gönderildi. Selam Gazetesi Haber Müdürü Nurettin Şirin'e ise 17.5 yıl mahkumiyet verildi.

Selâm Gazetesi Yayın Yönetmeni Aydın Koral'a 26 dava, 18 dosya ve toplam 157 yıl 6 ay hapis verilmek istendi. Onun suçu (!) ise Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Siyonist katil sürüsüne Konya Askerî Hava Üssü'nün peşkeş çekilmesini yazdığı makalelerinde eleştiri konusu yapmasıydı. Bugün nasıl ki, Suudi Arabistan'da Filistin'in mazlumiyetini dile getirmek ve işgalci İsrail'i eleştiri konusu yapmak suç ise, bir zamanlar Türkiye'de de Siyonist katil sürüsünü eleştiri konusu yapmak suçtu ve fahiş cezalara çarptırılmayı gerektiriyordu.

Bugün gelinen nokta itibariyle  Türkiye'de Siyonist katil sürüsünü eleştirmek ve kınamak serbest ama hepsi o kadar. Bizim derdimiz bu değil. Asıl olması gereken, Merhum Erbakan Hocamız'ın İslâm Birliği adına D-8 bünyesindeki "Barış Gücü"nün hayata geçirilmesidir. Bakınız, eşyanın tabiatı boşluk kabul etmemektedir. Medeniyet, uygarlık, adalet ve can güvenliği adına İslâm ümmetinin yeryüzü insanlığı üzerinde ve hassaten mazlum halklar nezdinde koruyucu güç olarak garantörlük hakkı vardır. Bu bir ilâhî vecibedir. "Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, iyi olanı tesis eder, olumsuz olanı bertaraf edersiniz." (Al-i İmrân: 110)

Bu vecibe ihmâl edildiğinden dolayıdır ki, bugün bu boşluğu "küresel güçler" dediğimiz ABD, İngiltere, Fransa ve "Siyonist katil sürüsü" doldurmaktadır. Rabbimiz bizlere birliği emrederken elin gâvurları bu işi kendi aralarında yapıyorlar ve büyük bir dayanışma içerisinde/gayet pişkince Müslüman kanı akıtıyorlar. Siyonist katil sürüsü giriştiği soykırımı daha rahat işlesin diye ABD, İngiltere, Fransa başta olmak üzere bütün Haçlı müttefikleri Gazze açıklarında donanmalarıyla nöbet tutuyorlar.

Bu durum karşısında Müslüman ülkelerin başındaki siyasîler ne yapmalı? Veya olay patlak verir vermez ne yapılmalıydı? En azından D-8 ülkeleri veya İslâm İşbirliği Teşkilatı alel acele bir araya gelip çözüm üretecek bir eylem planı yapmalıydı. Bunun yapılmayışından dolayıdır ki, Gazze'deki soykırım cinayeti fütursuzca devam etmektedir. Bunun vebali ve suç ortaklığı Müslüman ülkelerin başındaki siyasîlerin  birlik için adım atmayanlarıdır.

Bu iş adeta direniş cephesi ve bileşenlerine tevdi edilmiş. Çünkü sahada onlardan başkası yok ne yazık ki. Mukavemet ve direniş gösteren onlar. Siyonist çeteye kök söktüren onlar. Bedel ödeyen onlar, onca şehid veren onlar. Bütün bu yapılanlar yeterli mi? Değil elbette. Asıl olan Müslüman siyasîlerin top yekûn hareket etmesidir. Asıl olan İslâm Birliği'nin tesis edilmesidir. Birlikten kuvvet doğar. Şunu bilmiş olalım ki, İslâm Birliği'ni tesis etmek ilâhî bir yükümlülüktür. Bütün mesele İslâm Birliği'nin tesisine bağlıdır. İslâm Birliği tesis edilirse İsrail işgali son bulur.

Şu hâlde tek çözüm yolu budur. Eşyanın tabiatı boşluk kabul etmemektedir. İslam'ın olmadığı yerde batıl hüküm ferma eder. Bugün yaşanmakta olan bundan başkası değildir. "Eğer birlik olmazsanız gücünüz/kudretiniz/devletiniz gider ve zelil olursunuz." (Enfâl: 46) Gazze'de kardeşlerimiz soykırıma uğrarken İslâm ümmeti kahır içerisinde olayı seyrediyor. Siyasîler de seyrediyor. Oysa siyasîlerin seyretme veya kınama diye bir lüksleri olamaz. Onlar derhâl koordineli bir şekilde harekete geçmelidir. "Size ne oldu da Allah yolunda ve 'Rabbimiz, ....bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!' diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?" (Nisa: 75)

Savaş hukukunun ihlâl edildiği asimetrik bir savaş var Gazze'de, hatta buna savaş diyemeyiz, soykırım var Gazze'de, çok acil, çok acil harekete geçilmeli. Yoksa tarih biz İslâm ümmetini ve hassaten başımızdaki siyasîleri lânetle anacaktır. Ahirette ise verilemeyecek bir hesap beklemektedir.

Yazarın Diğer Yazıları