Psikopatlar Niçin Çoğalıyor?

Ali Can 1.10.2025 17:46:03
Kısaca şöyle derler: "Domuzuna ve çocuğuna her istediğini verirsen, ilerde besili bir domuzun ve domuz gibi bir çocuğun olur."

Şimdi makaleyi okuyabilirsiniz.

Genç çocuğu olanların dikkate alması gereken çok önemli bilgi.

Psikopatlar niçin çoğalıyor?

32 yaşındaki oğlu için gelen anne şikâyet ediyor: “Doğru dürüst okumadı ama okul bitti. Şimdi de iş beğenmiyor. Bulduğumuz işlere ‘yorucu, bana yakışmaz, bu paraya çalışılır mı’ gibi gerekçelerle gitmiyor. Bütün gün evde. ‘Onu getir, bunu al’ şeklinde emirler veriyor. Yapmak istemediğimizde ‘Beni doğurdunuz, yapmak zorundasınız, çocuğunuz değil miyim?’ diyor. Direnirsek üstümüze yürümeye başlıyor. Artık korkuyoruz. Ne yapabiliriz?”

Bir başka anne benzer şeyleri henüz 16 yaşındaki oğlu için anlatıyor: Her sabah özel şoförün okula götürdüğü, haftalık harcaması asgari ücretten fazla olan, kredi kartı ile istediğini alabilen ve bunların az olduğunu, okulu nasılsa bitireceğini, babasının işinin onu beklediğini ve bu nedenle gençliğini çalışarak geçirmesinin anlamsız olduğunu söyleyen, sabahlara kadar barlarda gezen, kızdığı zaman kendisine küfreden, el kaldıran bir çocuk.

Bir baba, 14 yaşındaki çocuğunun kendisini yaraladığını ağlayarak anlatıyor ve benzer bir öyküyü aktarıyor.

Hepsinin son cümlesi benzer: “Doğduğundan beri bir dediğini iki etmedik, koruduk, sevdik. Hiçbir şeyini eksik bırakmadık. Niçin böyle oldu?”

“Öğrencinin Jaguar marka arabası olur mu?” tartışmaları bu konuyu ele almamı zorunlu hale getirdi. Yazmadan önce tartışmaları bir kez daha gözden geçirdim. Tartışılan konu: O öğrencinin Cumhurbaşkanı’na gitmesiymiş. Oysa tartışılması gereken konu:

Çocukların kaç yaşında, nelere sahip olmalarının daha doğru olduğu olmalıydı. Çünkü özel üniversitelerin park yerlerine girdiğiniz zaman göreceğiniz araba markaları, tartışılan Jaguar’dan ucuz olmayacaktır.

Aslında üniversitelere gitmeye ve arabalara bakmaya bile gerek yok. Sokaklardaki, kafelerdeki gençlere, hatta genç bile sayılamayacak küçük çocuklara bakın. Sadece kıyafetlerine değil, ellerindeki cep telefonlarına, taşıdıkları çantalara ve en önemlisi konuşmalarına bir bakın. Ailesi varlıklı olan çocuk ve gencin bunlara hakkı var mı? Herhalde vardır. Zaten tartışılması gereken de bu değil. Tartışılması gereken; çocuklara ve gençlere zamanı gelmeden alınanların ve izin verilen davranışların, onların gelişimine ve topluma nasıl zarar vereceği olmalıdır.

Çevreye ve kendine zarar verici davranışların olması, herkesin kendisine borçlu olduğunu düşünen ve bu nedenle isteklerinin hemen ve eksiksiz yerine getirilmesini isteyen, yapılmadığı zaman saldırganlaşan, emek sarf etmeyen, sorumluluklarını yerine getirmeyen kişileri 18 yaşın altındalarsa ‘davranış bozukluğuyla’, üstünde ise ‘anti sosyal kişilik bozukluğuyla’ tanımlıyoruz. Yaygın olarak bilinen adı ile bu kişilere ‘psikopat’ diyoruz. Son yıllarda bu sorunla ilgili başvurular giderek artıyor. Bu artışın en büyük nedeni, çocuk yetiştirme biçimimizdir.

Prof. Allex Carrel’i dinleyelim:

“Aslında psikopatların çok az bir kısmı cezaevlerindedir. Büyük kısmı ne zaman, nerede patlayacağı meçhul olanlardır ve bunlar aramızda rahatça serseri bombalar gibi dolaşıyorlar.”

Sosyolojinin babası İbn-i Haldun'u dinleyelim:

"Kıtlık zamanlarında insanları açlık öldürmez, alıştığı tokluk öldürür. Çocuklarınızı eğitmekten vaz geçin, kendinizi eğitin zira istemeseniz de onlar sizi taklit edecekler.”

"Davalar acılar içinde doğar, refah içinde ölür."
(Aliya Izzetbegoviç)

Ağlayarak geldiğimiz dünyadan gülerek ayrılan ne kadar azdır!

Kayserili bir babanın ilginç hikayesi: Üniversiteyi bitiren çocuk, o yaşına kadar babasının nasıl kazandığından haberi yok. Babası da okulu bitiren çocuğuna büyük bir ümitle fabrikayı gezdirerek “Bak oğlum ben artık yaşlandım. Senin işin başına geçmen gerekir.” diyerek gezdikleri fabrikayı tanıtırken “Bak oğlum buradan ineği verirsen, öbür taraftan sucuk olarak çıkar.” Oğlu “Babacığım sucuğu diğer taraftan verirsem buradan inek çıkar mı?” demiş. Babanın cevabı ilginç: “İnek çıkıp çıkmayacağını bilmem ama senin gibi bir öküzün çıkacağı kesin!”

SORUMSUZ VE DOYUMSUZ ÇOCUK
   
Doğduğundan beri bir dediği iki edilmeyen, her istediğine kavuşan, isteğinin yaşı ile uyumlu olup olmadığına bakılmayan, emek sarf etmeden, değerini bilmeden alınanları, yapılanları hak görerek yetişen bir çocuğun; sorumluluk sahibi, doyumlu, çalışarak kazanmanın erdemine inanan, bir şeyleri elde etmek için emek sarf etmesi gerektiğini bilerek çalışan bir birey olmasını beklemek mümkün mü?

Avrupalı ve Amerikalı aileleri ‘çocuklarına bakmıyorlar, yazları çalışmalarını istiyorlar’ diye kötüleyenlerin düşüncelerini gözden geçirmelerinde yarar var. Çocuklarımızı sevmekle onları doğru yetiştirmek arasındaki farkı anlamamıza yardımcı olur diye daha önce de yayımladığım ‘Geleceğin Psikopatlarını Yetiştirme Yolları’nı' tekrar yayımlıyorum:

– Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Bu şekilde o, herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
– Kötü sözler söylediği zaman gülün! Böylece o kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.
– Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince kendi kararlarını kendisi versin diye bekleyin!
– Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını, kıyafetlerini… Onun için her şeyi siz yapın ki o, bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye alışsın!
– Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki aile bir gün parçalanırsa çok fazla üzülmesin.
– Ona istediği kadar harçlık verin ki hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.
– Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin ki istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.
– Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.
– Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir gün suç islerse, kendisinden özür dileyin! Ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin!

(Bu belge, ABD Houston Polis Müdürlüğü tarafından hazırlandı ve kentteki tüm evlere ve okullara dağıtıldı.)

Yaşanabilir bir dünya için çocuklarınıza dürüstlüğü öğretin. Fırsatçılığı, haksızlığı, zulmü, ayak oyunlarını, nefis ve şeytanı memnun etmeyi değil; iyilik içinde kalmanın zorluklarını aşılayın ki büyüdüklerinde çıkar ve yarar beklediği kişi ve makamlara yaranmak için dalkavukluk yapmasınlar. Bunları çocuklarımıza vermezsek çocuğum psikopat ve sapıkların eline düştü diye şikâyet etmemiz saçma kalacaktır.
    
Ağlamaya gerek yok bozulmuş bir toplumda mutlu olabilmek için bozulmuş olmak gerekir,İ nsan için bozulmak ahlaki olarak sınır tanımamaktan geçer,Bir toplumun felaketi kanunların acizliğinde değil uygulama alanı oldukça geniş olan ahlaksızlığın pirim yaptığı toplum esfelessafilinin adayıdır.
    
Robert De Niro bir gün şöyle demiş: 
Eğer bir şey olmak istiyorsanız, 
Doğru ve Güzel insan olun.
O kulvarda pek yarış yok.
Ve eklemiş 
Daha fazla “sevgiliye” sahip olmak sizi daha erkeksi yapmaz. 
Daha fazla “erkek arkadaş” edinmek sizi daha güzel kılmaz. 
Pahalı şeyler sadece ‘ucuz’ insanları çeker.
 Ve bu arada gençlik geçer. 
Güzellik de öyle.
 Geride kalan tek şey karakterdir.

Kadınlar, topuklu ayakkabı ve kısa etek giyen herkes olabilir; erkekler, pahalı takım elbiseler ve ayakkabılar giyen herkes olabilir. 

Ama aslında gerçek kadınlar ve gerçek erkekler, zihinlerini, ruhlarını ve karakterlerini ‘giyinenlerdir.’ 

Ne istediklerini bilirler ve asıl zarafetleri tavırlarında gizlidir.

Hayatınızı “ucuz” duygularla ve yapay teselli üretmekten vaz geçin ve harcamayın. 

Çocuklarımıza, bir arabanın başarı göstergesi olmadığını ve yürüyerek gitmenin yoksulluk anlamına gelmediğini öğretmeliyiz.
   
İnsan fizyolojisine önem verildiği kadar ruh sağlığına tekabül eden, yaratılışı ile örtüşen, vicdan ve fıtratı ile barışık bir müktesebat/kazanım telkin edilmediği sürece akıl hastanelerinin ve cezaevlerinin fazlalığı çözüm olmayacaktır.
Vesselam

Yazarın Diğer Yazıları