İrade -Seçme Hürriyeti ve Sorumluluk..!

Ali Can 12.12.2022 14:00:57
 "Sloganlarla Değil, Akli Delillerle Dini Anlatalım"
  “Din’i kavramayan akıl, akıl değildir, Akıl ile idrak edilmeyen din de din değildir.”(Hz.Al as)
   “Din ve dünyanın esenliği, İnsanlarla iyi geçinmektir.”(Hz. Ali as)

     Yüce Allah insanı hür yarattı ve , Hürriyet, Özgürlük, bağımsızlık için O'na irade ve Akıl ihsan etti, ancak bu Akıl ve hürriyetin kötüye kullanılmaması için kendi iradesini ve rızasını da bir rahmet olarak, Resul ve Nebi dediğimiz seçkin ve Numune öğretmen Ruhlarla ilham ve vahy ederek beşeriyete ihsan etmiştir.

    Özgürlük ve hürriyetin alanı geniş olmakla beraber insan bu kavramlara zaman zaman yanlış anlamlandırarak menfi denebilecek pervazsız alanlara taşıma iradesini de göstermiştir.

     İnsan dünya gezegeni ile tanıştığı günden beri sınırsız özgürlük yaşamadığı gibi sınırsız özgürlük aslında bir çeşit insanı felakete götüren köleliktir, Bu kölelik O’nu tanrılar ve din aracılığıyla sosyal durumlarını meşrulaştırmıştır, Düşünmemiz gereken İdeal olan sınırlar varımdır,? Varsa veya olmuşsa bunların sınırları İdeoloji ve idealitesinin kaynağı nedir,? İdeolojimizin pratiklerdeki karşılığı var mı? Gibi onlarca soru takip eder.
   Mevcudatın tümel bilgisinden mahrum olan insan kendi hakikatini bile kamilen idrak edip çözmekten de aciz iken bir bütün olarak dış dünya ile irtibatını ve ilişkilerinin esaslarını ve sınırlarını da bilmesi muhaldir, hayat tüm hataları insanın kendisi yapacak kadar uzun değildir.

   Bu durumda insanoğlu mevcudatın tümel bilgisine ihtiyaç duyar ve Tümelin ilmini dergahında tutan yüce Allah bir rahmet eseri olarak bu rahmetini resuller ve nebilerle bilinen sistematikte beşeriyete  her tarih evresinde bildirilmiştir.
   Beşeriyetin asli ihtiyaçları olan Yeme, içme, barınmanın yanında Ahlaki ve hukuki kurallar da bu zaruretin içinde sayılmıştır. Doğumundan ölümüne insanın gelişim anatomisi üzerinde hiçbir katkısı olmayan beşer haddini aşarak Allah’a ait olan Mutlak bir hakimiyeti gasp ederek, Kendisi gibi aciz yaratıkları tahakkümü altına alıp ondan tasarruf etme hürriyeti olmadığı gibi kendi sorumluluk sınırlarını da haysiyetsizce aşmaktadır.ve kendi yükünü de hemcislerine yüklemiştir.

    Peygamber(sav) “Allah’ın laneti kendi yükünü başkasının üzerine yükleyenin üstüne olsun.”  İşte tam da bu kodlar ve yakarış 1400 yıl önce Mekke aristokrasisine vurulan devrimci darbelerdi, çağdaş dünyada bu söylem Üçbeş kemik karşılığında bel’amların hasır altı rivayetlerinde gizli kaldı.Çağdaş dünyada Kapitalist Lordları ve Bel’amları tedirgin etmiş ve süreç hala üst versiyonlarla devam ediyor.

    Sloganımız Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç (ra) dediği gibi “Kendinden olanı sev ötekine saygı göster” olmadıkça kutuplaşma tevhidi birliğin zehiri olacaktır.
   “İyi geçinmenin ıslah etmediği kimseyi, kötü sonuçlar ıslah eder.”(Hz. Ali as)  Bu önerme toplumsal sosyolojinin de ölümsüz bir önermesidir.
    Bu tavsiye ister fert ister devlet hâkimiyeti olsun tüm kesimler için geçerlidir ve tecrübi ilimlerle sabittir.
    İşte bu ahlaki ve hukuki kurallar tüm insan ailesini içine almazsa ve beşer egolarının ve iradesinin üstünde mutlak rahmet pınarından beslenmezse kerhen de olsa zulüm barındırır. Bunun en basit örneği beşeriyet bugüne kadar modern çağın tüm imkân ve mantığına rağmen mutlak olan Ahlak ve adalet ölçülerini üretememiştir. Bu mutlakıyet kâinatın ve insan boyutlarının ve yaratılışın mutlak hikmetlerine hakimiyet gerektirir, bu da beşer için muhaldir zaten.

   “Halkın kalbi idarecilerin Hazineleridir, onlara adalet veya zulümden her ne koyarlarsa O’nu bulurlar.”(Hz. Ali as)
    İslam’ın Siyaset sosyolojisindeki karşılığı “Layık olduğunuz şeylerle yönetilirsiniz.” Hitabıdır.
    “Her sistem kendine uygun lideri üretir.”(Roger Garaudy)
    Diktatörler her zaman tepeden inme veya darbeyle gelmezler,çoğu zaman seçim denen tiyatroyla millete musallat olurlar.
     Kum ilim havzasının özellikle tarih alanındaki yürüyen kütüphanesi olarak nitelendirilen üstatlarından Dr. Resul Caferiyan, insanlara dini değerleri sloganlarla değil akli delillerle kabullendirmek Gerektiğinin altını çizerek şöyle konuştu:
     “Özellikle âlimler insanları dini anlatırken ve dini değerleri sunarken Kur’an’ın yöntemini kullanmalıdır. İnsanlara makul olanla olmayanı mukayese yöntemi ile onları aklın hükmüne irşat etmek gerekir. İmam Humeyni, Şeyh Mufid, Şeyh Tusi, Seyyid Murtaza, Allame Tabatabai, Şehid Murtaza Mutahhari, Büyük Filozof Muhammed Bakır Essadr (ra) gibi büyük âlimlerin yöntemi de bu olmuştur.!
  Zira akılla kabul edilen değerler kalıcı olur ama sloganla ve duygusal yönlendirmelerle kabullenilen değerler sathi ve yüzeysel kalır. Rüya ve hikâyelerle dini değerleri insanlarda köklü hale getiremezsiniz.
   Dolayısıyla sloganla ve duygusal yönlendirmelerle bugün sizin yanınızda yer alanlar, yarın başka sloganların etkisiyle başkalarının yanına geçerek saf değiştirebilir. Dolayısıyla yapılması gereken şey makul insanlar yetiştirmektir”.
   Evet Üstat makul insan diye ifade ettiği insanın makul sınırları nelerdir,? İşte bu sorunun altında sorumluluğun ölçüleri ve sınırları olmalıdır.
   Hz. Ali(a.s)'a bir Şia'sı Ya Ali ne emredersen emret, senin emrindeyim teklifine karşı çıkmış ve şöyle cevap vermiştir ."Hak bildiğiniz şeyde bana tabi olunuz" Hz Ali'nin bu sözünü yukarıdaki sistematikte değerlendirirsek;
1-Kör taklitçilikten sakındırmıştır,
2-Mutlak ittati yasaklamıştır,
3-Herkesi hakka yönlendirmiştir
4-Lider otoritesinden sakındırmıştır,
5-Tabuları yıkmayı öğretmiştir
6-Sadece 'Hakk'ın vazgeçilmez olduğunu deklare etmiştir.
7-Yüce ,Engin, ve Erdemli liderliğin standartlarını beyan etmiştir.
8-Tüm insanların düşünme Özgürlüğüne hakkına müsaade etmiştir.
9-Akıli ve mantıki yeteneklerinin kullanmasını öğretmiştir.
10-Başkasının mantığı sizi "Hak"'ka karşı sorumluluktan kurtarmayacaktır.

    Yaşadığımız çağda hangi Lider bu mantığın sahibi olmayı ister.
    Bu mantık ancak hayatı geçici bir oyun ve eğlence diyarı bilen, beka aleminin ise; kalıcı ve ebedi bilen şek’siz ve şüphesiz, Amasız ve lakinsiz bir yakin ve pratiklerle desteklenen eylem ve söylemlerle mümkündür. Tarihte Ali(as) gibi Diktiği ayakkabısına bakarak "Eğer bir mazlumun hakkını zalimden alıp, Mazluma iade vazifesi olmasaydı bu devlet başkanlığının bu yamalı ayakkabı kadar benim yanımda kıymeti Harbiye’si yoktur" diyebilen bir devlet başkanını tarif etmeye kelimeler kifayet etmez.!

    Hz. Ali(a.s) ilmi eşsizliği asaleti, vefası, modern çağdaki tüm sistem ile siyaset felsefesine ve pratiklerine meydan okuyan, eşsiz bir şahsiyet olmanın yüce ruhu olmaya devam ediyor.
   Tüm bunlara rağmen Ali (as) hakem olayında Kur’an’ı mızraklara takanlar için "Bırakın o kağıt parçalarını Canlı Kur'an burada" demesine rağmen ne Emevi’nin sağır Kulaklarına, Ne de Harici beyinsizlere sesini ve mantığını işittiremedi, duyuramadı ve idrak ettiremedi.
    Eşekleştirme bir tür yanlış bilinç ya da bilinç yokluğudur.
    Eflatuna göre akıllı insanlar zincirlerinden kurtulup gerçek bilgiye ulaşabilirler.
    Peygamberler dönemi hariç eşekleştirmenin en önemli araçlarından biri din olmuştur. İnsanlığı özgürleştirici mesajı taşıyan peygamberlerin ardından azizler, Şeyhler, Ruhbanlar, sufiler, keşişler önce dindarları din ile eşekleştirdiler.
   Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek  topluma bir bela kazandırmak demektir.
    Mahmatma Gandhi’yi dinleyelim,” Bizi yok edecekle şunlardır, İlkesiz Siyaset, Vicdanı sollayan eğlence, çalışmadan zenginlik, Bilgili ama karaktersiz insanlar, Ahlaktan yoksun İş dünyası ve insan sevisini öz ardı etmiş bilim.”

    Dr.Ali Şeraitinin deyimiyle “Bu zamanda en karlı ticaret din ticaretidir, Çünkü sermayesi yalan, Müşterisi cahildir. Sanki tam olarak bunları hedeflemiştir.
     Eşekleştirilen insan sömürüye açık hale gelmiş insandır. Bir anlamda kendi kendine yabancılaşmış insandır. Batı kendi özüne yabancılaşmamış insanların sömürülmelerinin imkansız olduğunu anlamıştır.!
    Çağımızın en büyük aydınlarından Dr.Ali Şeriati’yi dinleyelim,
…” Eşekleştirme, insanı en temel ihtiyaçlarının dışındaki ihtiyaçlara yönlendirmeyi amaçlar. Hiç şüphesiz bu noktada kişinin öncelikleri arasında bir bilinç kayması yaşanmıştır.”
    Eşekleştirme araçları olarak Para, Makam, Şiddet,Yoksunluk,Yoksulluk,Irk,Ulus,Mezhep,Meşrep,Bayrak,Vatan,Tarih, Atalarla övünme, İlk akla gelen kavramlardır,,Vs.Liste uzar gider, Saydığımız araçların her biri ayrı bir makale konusu olmakla beraber binlerce örnekle bunları detaylandırıp izah etmek mümkündür.
   Yine Üstat Şeriati’yi dinleyelim
    “ İnsanın temel sorunlarına eğilmesini engelleyen eşekleştirme türlerinden ırkçılık, bireyin kendi etnisitesine yoğunlaşarak, diğer insanlara üstünlük sağlama gayretidir. Bir ideoloji olarak milliyetçilik de yeni bir kimlik inşa etme gayretidir ve hiç şüphesiz insanı hakikatin bilgisinden uzaklaştıran bir araçtır. Milliyetçiliğe bağlı olarak ortaya çıkan bir başka eşekleştirme türü de geçmişi kutsamadır.”
    Eğitim bilimlerinin en Yoz, saçma, rezil  kara yazgısı Monoton ezberci, Sorgulamayan, sorgulanamayan usul ve esaslarla yetiştirilen bireylerden oluşacak bir toplum sosyolojisi köle bireyler oluşturur ve siyaset biliminin sürü psikolojisi bunlardan beslenir.
    Ağaya sormuşlar? Ağam bu ağalığın ne zaman bitecek, Cevaben; Sizin eşekliğinizin bittiği gün bizim de ağalığımız biter demiştir. Buna rağmen marabalarda köle psikolojisi işlenmişse Ağa’sız yaşamaları onlar için kâbus olacaktır.
    Meşhur Roma köle ayaklanmasında roma yolu üzerinde 40 Bin köle çarmıha gerilerek idam edildi., Tarihçiler bu köle ayaklanmasının başarısızlık nedenlerinden en önemlisi bazı köleler Spartaküs’e Allah bize köle yaratmıştı sen niye bizi isyana sürükledin diye sonradan özgürlüğün timsali Spartaküs’e isyan etmişlerdir.
    Müslüman toplumlar yaşadığımız modern dünyada geniş ölçüde onları bilinçten uzaklaştıran eşekleştirmenin tuzağına düşmüşlerdir.
   Yukarıdaki İzaha göre İşte bu bilge ve yüce ruhlu insana, Muaviye yazdığı mektupta "Gidin Ali'ye söyleyin yüz bin kişiye cuma namazını çarşamba günü kıldırdım bu ahmaklarla mücadele edebilecek mi" ?
   Keşke Muhaliflerinin eşekleştirme politikalarına karşı, İnsanlaştırma siyasetinin zorluklarını birde Ali'ye sorma şansımız olsaydı.!
   Yazıklar olsun Nuri'leri bırakıp, Huri'lere aldananlara;
    Peygamber(sav) "Ey Ali ben bu yüce kitabın Allah'tan alıp, insanlara kabulü için Mücadele ettim, sen ise tevili ile mücadele edeceksin" hadisi tahakkuk etmiş oldu.
    İşte bu yüzden Ali takipçileri arasında akıl, mantık ve idrak sürekli revaçta olmuş, Muhalif ekollerde ise akıl ve mantık, zındıklıkla suçlama ve katledilme sebebi olmuştur.
   “En yüce melik kendi nefsine malik olan ve Adaleti yayandır.”(Hz. Ali as)  Allah “And olsun ki nefsini ıslah eden kurtulmuştur.” Beyanının espirisi nefsine hakimiyeti başaramayanların toplumun hakimiyetine muktedir olamazlar, tüm dünyada filozofların hasret kaldığı şey kendini ıslah eden yöneticilere sahip olamama gerçeğidir. Çünkü bu tür ıslah adaletin ilk basamağıdır. Malesef dünyaya hakim olan konjonktürde bu basamağı geçmekten aciz kalanların yöneticilik koltukları  bazen çok pis kokuyor.
   “Bir insan oturduğu yerden kalkmakta zorlanıyorsa kesin olarak altını pisletmiştir”(Mahatma Gandhi)
    Prof.Henry Corbin’i dinlemekte fayda var;
    “Ey zaman keşke tüm güçlerini ve ey tabiat keşke tüm istidatlarını bir insanın bir dehanın ve büyük bir kahramanın yaratılışında toplasaydın ve bir kez daha dünyamıza Bir ALİ verseydin.”

    Ali (as) Sırat-ı müstakimin adamı olmasına rağmen kendisinden sonra gelen nesillere Aklı, Mantığı, İdraki ve hayatın ideal felsefesini öğretmeye çalışan peygamberin eşsiz bir öğrencisi ve kendisinden sonra eşsiz bir öğretmen olmasına rağmen kadir bilmez sınıflara da, Kadirli dersler vermesini bilen,bilmediğini de bilen bir öğretmen, Filozof, Arif, Kahraman bir komutan mükemmel bir siyasetçi, Adil bir Hakim,Bin ilimde bin kapıyı açmasını bilen Alim, Peygamber övgüsünü hak etmiş yüce bir şahsiyete tarihin ve insanlığın kadirbilmez vefasızlığı ile karşılaştı; işte bu yüzden ibn-i mülcem Kılıcı mübarek kafasına vurunca "Kâbe’nin Rab’ına and olsun ki kurtuldum" diyen dertli bir şahsiyetin dertli takipçilerine selam olsun. Vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları