Hz Hüseyin’in –s- Türklerle Savaşma İftirası-Siyon Algı Operasyonu

İsmail Bendiderya 2.08.2022 08:18:10
Bugün sosyal medyada  prof ünvanlı birinin paylaştığı kısa bir yazı, ülkemizin birkaç yıldır maruz kaldığı Siyonist kumpasların bir parçasıydı.
Bu oyun yıllardır oynanıyor; sadece bizde değil, bütün bölgede farklı versiyonlarıyla hem de…

IŞİD-DAİŞ-, Boko-Haram..vb  bu global kumpasın en dibi, ya da zirvesiydi. Tam da Ankara’da 3 Cem evine saldırının olduğu günler…
Ve her ne hikmetse, tam da Muharrem matemleri başlarken…

Tam da Cumhurbaşkanımız Erdoğan; İsrail’in bütün goygoyculuklarına rağmen İranlı ve Rus meslektaşlarıyla Tahran zirvesinde ard arda başarıları yakalamışken…
MA adlı bu zat şöyle yazmış:

“Hz. Hüseyin, Kerbela'da rakip komutana şunu teklif etti: “Şu üç tekliften birini kabul et: "Ya geldiğim yere geri dönmem için beni bırak. Veya beni Yezîd’e gönder; ona biat edeyim. Ya da Türklere karşı ölünceye dek savaşmak için sınırlara gitmeme izin ver” Ebü'l-Arab, Mihan, 133.”
Bu ibareler yalandır.

Hz Hüseyin asla Yezid’le uzlaşmayı düşünmemiş, bunu aklından bile geçirmemiştir. Yezid tarafından kendisine Medine’de okunan biat dayatmasında İmam Hüseyin’in söylediği aynen şöyledir:

 “…Bakın hele! Şu soysuz oğlu soysuza! Kılıcı sıyırmak ya da zilletle boyun eğmekten birini seçmemi istiyor! Zillet bizden ne kadar uzak! Allah bunu istemez, Resulü ve müminler de istemez!. Temiz ve pak bağırlar, hamiyet sahibi onurlu kimseler, izzet sahibi nefisler de, onurlular gibi vuruşmaktansa, alçaklara boyun eğmeyi içlerine sindiremezler(A'yanu'ş-Şia, 1/603; el-İhticac, 2/24; Maktalu'l-Hüseyn, Harezmî, 2/6)
*
“…Allah'a yemin ederim ki, zelil bir şekilde elimi size vermem (biat etmem) , köleler gibi sizin hâkimiyetinizi onaylamam. Beni itham etmenize karşı Rabbime sığındım.( - Maktalu'l-Hüseyn, el-Mukarrem, s.280; Tarihu't-Taberî, 4/330; İ'lamu'l-Vera, 1/459; A'yanu'ş-Şia, 1/206)
*
Kardeşi Muhammed b. Hanefiye'ye söylediği şu sözler, onun bu muhteşem boyun eğmezliğinin ispatıdır: Ey kardeşim! Allah'a andolsun ki, yeryüzünde sığınılacak bir tek sığınak, barındıracak bir tek barınak kalmasa bile, yine de Muaviye oğlu Yezid'e biat etmem (el-Futuh, İbn A'sem, 5/23; Maktalu'l-Hüseyn, Harezmî, 1/188; Biharu'l-Envar, 44/329
*
BENİM GİBİ BİRİ, YEZİT GİBİ BİRİNE EĞİLİR Mİ HİÇ??!!

 “…Medine’de kendisine gönderilen elçiyi dinledikten sonra Hz Hüseyin; Muaviye oğlu Yezid'e biat etmeyi reddetti ve Yezid'in valisi Velid b. Utbe'ye şöyle dedi: Bizler, nübüvvet Ehl-i Beyti'yiz; risalet madeniyiz; meleklerin inip çıktığı haneyiz; rahmetin mahalliyiz. Allah, bizimle açmış ve bizimle bitirmiştir. Yezid ise, yoldan çıkmış bir günahkârdır. Şarap içen, Allah'ın haram ettiği canı haksız yere öldüren biridir. Yoldan çıkmışlığını ve günahkârlığını gizleme gereğini dahi duymayan bir rezildir. Benim gibisi, onun gibisine biat etmez (el-Futuh, 5/14; Maktelu'l-Hüseyn, Harezmî, 1/184; Biharu'l-Envar, 44/325)

Bu kadarı yetmez” diyenlere Hicaz tarihinden bir sayfa daha açmama izin verin:
Hür B. Riyahi; Kufe yolunda İmam’ın önünü kestiğinde, aralarında geçen konuşmalar, bizzat Yezit ordusunun muvarrihleri, yani tarihçileri tarafından da şöyle aktarılıyor:   
İmam (a.s.) Hür B Riyahi’ye ne maksatla önünü kestiğini ve Kuge’ye gitmesine neden engel olduğunu sordu.

Hürr, "Size eşlik etmek, sizi sürükleyerek susuz ve korumasız bir bölgeye doğru götürmek üzere geldik. Ya da Yezid'in ve Ubeydullah b. Ziyad'ın hükmünü kabul edersiniz" dedi.

İmam Hüseyin (a.s.)'ın kıyam etmesinin nedeni Yezid'e biat etmemesiydi. Bunu yine kabul etmedi. O (a.s.) da Hürr'ü, geri dönmesine izin vermesi için iknaya çalıştı ama Hürr de onu bırakmıyordu. Neticede bir sonuç alınamadı.

Hz. Hüseyin (a.s.) ayağa kalkarak şöyle konuştu: Şöyle demiştiniz: "Hemen bize gel çünkü bizim bir imamımız yoktur. Belki Yüce Allah senin sayende bizi hak ve hidayet üzerinde birleştirir."

Eğer siz hâlâ bu söz üzere iseniz, işte ben size geldim; bana, sözlerinize ve ahitlerinize güvenmemi sağlayacak bir işaret verin.

Yok eğer bunu yapmayacaksanız, benim gelişimden hoşnut değilseniz, size gelmek üzere ayrıldığım yere geri dönerim."
*
1.    “Ey İnsanlar! Benim amacım Kûfe'ye gelmek değildi. Ama mektuplarınız bana ulaştı ve elçileriniz de benim yanıma geldi. Benden sizin yanınıza (Kûfe'ye) gelmemi istediler. Sizler imamınızın olmadığını ve benim vesilemle Allah-u Teâlâ’nın sizleri hidayet edeceğini söylediniz. Şimdi eğer vermiş olduğunuz ahde vefa gösterecekseniz ve vermiş olduğunuz sözde duracaksanız, ben sizin şehrinize (Kûfe'ye) geleceğim. Aksi halde (gelmemden rahatsızsanız) geldiğim yolu tutup geri dönerim”[96] Hür ve askerleri hiçbir şey söylemeden sustular. Daha sonra İmam (a.s) müezzine kamet getirmesini söylediler. Kılınan cemaat namazında Hür ve ordusu da İmam Hüseyin’e (a.s) iktida etti. (( Tarih-i İbn-i Esir, c.3, s.280)  Taberi, Tarihu’l Umem ve’l Muluk (Tarih-i Taberi), c. 5, s. 401 - 402; Şeyh Mufid, el-İrşad, c. 2, s. 78 - 79; İbn-i E’sem Kufi, el-Futuh, c. 5, s. 76; Meskuviyye, Tecaribu’l Umem, c. 2, s. 62 ve İbn-i Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, c. 4, s. 47.

Sanırım meselenin “Yezit” kısmındaki palavranın anlaşılması  için bu kadarı yeter.

Bir de Türklerle savaş” demiş prof efendi.
Aklı sıra İslama gönül veren Ehlibeyt -s- aşığı Türkleri Ehlibeyt -s- e, Hz İmam Hüseyn’e düşman edecek…
“Herzog”umsu kokular bunlar…
Bu damarı hepimiz çok iyi tanıyoruz..
İngiliz Vahabiliğinden beslenen global Siyonizm ve İsrailiyatın 22. Çağ versiyonudur bu.
Rivayeti uydururken pek de acemi ve aceleci davranmışlar.
Hz Hüseyin Yezit’ le uzlaşmayı aklından geçirecek olsa; doğru Şam’a giderdi; Kerbela ’da ne işi var behey ahmaklar?!!!

Şu “Türklerle savaş”  cümlesi de çok tanıdık bir iftira…
Tarihte böyle bir kayıt yok çünkü.
Okumayan, araştırmayan bir toplum olduğumuzu bilen düşman, bizi çok iyi provoke ediyor.
Hele milliyet duygusunu bu kadar rahat kullanabilmeleri bizim ciddi bir zaafımız ve bunu bir an önce toplum sathında itidal seviyesine getirmek zorundayız.

Şimdi gelelim “Türkler” kelimesini nereden çıkardığına:
Tarih kaynaklarından aynen okuyalım:
“…Hüseyin (a.s), bir an önce kendisini kuşatmak, yolunu değiştirmesine izin vermemek için çabalayan Hürr b. Yezid er-Riyahî'nin askerlerine şöyle hitap ediyor: Ey insanlar! Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah'ın haram kıldıklarını helâl sayan, Allah'ın ahdini çiğneyen, Resulullah'ın (s.a.a) sünnetine aykırı hareket eden, Allah'ın kullarına karşı günah ve düşmanlık esasına dayalı bir ilişki tarzını benimseyen zalim, zorba bir sultan görüp de, fiilî veya sözlü olarak ona karşı gayrete 160 Hidayet Önderleri gelmeyen kimseyi, yüce Allah'ın, o zalim ve zorba sultanı soktuğu yere sokması bir haktır." Haberiniz olsun! Şu zalimler (Ümeyyeoğulları), Şeytan'a itaat etmeyi benimsemiş, Rahman'a itaati terk etmişler. Bozgunculuğu aşikâr etmiş, Allah'ın kanunlarını rafa kaldırmış, ganimetleri kendilerine ayırmışlar. Allah'ın haram kıldığı şeyleri helâl saymış, Allah'ın helâl kıldığı şeyleri haram addetmişler. Böyle bir durum karşısında, gayrete gelip isyan etmek, herkesten çok bana yakışır. Bundan önce mektuplarınız bana geldi; elçileriniz yanıma gelip bana biatinizi, bağlılığınızı bildirdiler. Beni teslim etmeyeceğinizi, beni yalnız ve yardımsız bırakmayacağınızı ilettiler. Eğer bana verdiğiniz bu sözlerinizi biat etmek suretiyle tamamlarsanız, rüştünüze erersiniz. Ben, Hüseyin b. Ali'yim. Resulullah'ın (s.a.a) kızı Fatıma'nın çocuğuyum. Canım canınızla beraberdir, ailem ailelerinizin yanındadır. Bende sizin için güzel bir örnek vardır. Kalleşlik yapmaya, İmam'ı (a.s) yardımsız, yalnız ve yüzüstü bırakmaya niyetli oldukları, İmam'a (a.s) karşı savaşma ve fasık Yezid'e itaat etme hususunda ısrarcı oldukları anlaşıldıktan sonra İmam (a.s) onlara şöyle hitap ediyor: Kahrolasıcalar! Ey ümmetin köleleri, grupların ayaktakımı! Ey Kitab'ı (Kur'ân'ı) arkalarına atanlar! Ey Şeytan'ın tükürükleri! Ey günah çeteleri! Ey Kitab'ı tahrif edenler, sünnetleri söndürenler, peygamberlerin evlâtlarını öldürenler, vasilerin soyunun kökünü kurutanlar! Ey zinadan olmaları kendi soylarına ilhak edenler! Ey müminlere işkence edenler; Allah'ın diniyle alay eden, Kur'ân'ı parçalara bölüp kulak ardı eden önderlerin yardımlarına koşanlar! Nefisleri kendilerine ne kötü bir yol önerdi, onlar azapta ebedî kalacaklardır… Bilesiniz ki, nesebi belirsizin oğlu olan nesebi belirsiz adam, beni iki şeyin ortasında bırakmış: Kılıç ve zillet. Zillet bizden ne kadar uzaktır! Allah, Resulü ve müminler bizim zilleti benimsememizi istemezler. Temiz soylar, tertemiz haneler, şerefli kişiler, izzetli nefisler, alçaklara itaat etmeyi onurlu bir savaşa asla tercih etmezler… A'yanu'ş-Şia, 1/603
*
İmam (a.s) ona şöyle dedi: Onların yanına dön. Eğer yapabilirsen, onları sabaha kadar ertele; bu gece onları bizden sav. İstiyorum ki, bu gece Rabbimiz için namaz kılalım, O'na dua edip, bağışlanma dileyelim. Çünkü Allah biliyor İmam Hüseyin'in Tavırları ve Uygulamaları 223 ki, ben O'nun için namaz kılmayı, kitabını okumayı, O'na çokça dua etmeyi ve O'ndan bağışlanma dilemeyi çok severdim. Abbas, onlara İmam'ın (a.s) bu isteğini iletti. İbn Sa'd, biraz duraksadı. Bunun üzerine Amr b. Haccac ez-Zübeydî dedi ki: "Sübhanallah! Allah'a yemin ederim ki, eğer onlar, (daha İslâm'ı kabul etmemiş olan) Türk veya Deylemlilerden olsalardı ve bizden böyle bir istekte bulunsalardı, mutlaka onlara olumlu karşılık verirdik. Böyle iken Âl-i Muhammed'e bu hoşgörüyü göstermeyecek miyiz?" Kays b. Eş'as b. Kays: "Onlara bu mühleti ver. Ömrüme andolsun, sabah vakti seninle savaşacaklar." Böylece o gece bekleyeceklerini bildirdiler. Akşam yaklaşınca, Hüseyin (a.s) arkadaşlarını topladı…(el irşad—2/93)

Şimdi, tarihi bu kadar saptıran birinin Hz Resulullah Efendimizin Ehlibeyt -s- ine bu iftirayı neden attığını merak ediyorsunuzdur.
Arzedeyim:
1-    Siyon-Yahudi asıılıların Müslümanlara ve Türklere bitmek bilmez kinleri
2-    O güruhun asırlarca kullandığı Emevi zihniyeti ve bu zihniyeti araştırma zahmetine katlanmayan mezhep mutaassıpları ve dini ekmek teknesine dönüştüren hacı-hoca,şehy-tarikat ilişkileri (sünni cübbeliyi ve İngiliz şiisi şirazi tayfasını htırlayınız)
3-    İktidarların zulümlerine kılıf uydurma tilkiliklerinde dini tahriften kaçınmamaları
4-    En önemlisi: İlk emri “”oku!”olan bir dine mensup olduğumuz halde asla okumaya önem vermememiz ve bilgiyle edepten , sadakatle şereften ziyade, kılık kıyafete, değersiz lakaplara, nağmeciliğe, sağmacılığa, iddia ve dış görünüşlere önem vermemiz…
Dahası var, ama kaldıramayacağınızı bildiğimden, bu kadarıyla yetiniyorum.
Sağlıcakla kalın

Yazarın Diğer Yazıları