Tefekkür Ayı Ramazan’da Asr Suresi Üzerinde Düşünmek

İsmail Bendiderya 25.04.2021 23:03:21

Ayların en güzeli olan Ramazan Ayı, Kur’an ayıdır.

Kur’an bu mübarek ayda, Kadir Gecesi’nde inmiştir.

Bu nedenle de ayların en efdali, zamanların en faziletlisi bu ayda, bu ayın günlerinde, saatlerinde saklıdır.

Kadrimiz, kıymetimiz ve kaderimiz de öyle!

Her günü, inanılmaz güzellikler ve hayırlarla dolu bu ayın bu güzellik ve hayırlarından yararlanabilmek için “tefekkür” şarttır.

Zira unutmayalım ki; düşünmeden yapılan bir işin kıymeti yoktur.

Bu ayın en büyük hediyesi olan Kur’an, “Düşünün!” diye emreder.

İslam dini, tefekkür ve düşünme dinidir.

Okuma ve anlama dinidir.

Bu ayın her anını doğru okuyup doğru anlayana bin selam!
Aksi takdirde “Mâlâkelam!”

Kur’an’daki surelerden biri de “Asr” dır.

“Zaman, çağ..vb anlamlara gelen bu isim düşündürücüdür. Surede, Besmeleden sonra,  mealen şöyle buyrulur:

 “Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan, hüsran içindedir… Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir)

Dünyayı müptela eden ve giderek de yaygınlaşan bir “sıkıntılar çağı” na girdiğimize göre bu sureyi sıkça okumak ve üzerinde akl-ı selimle düşünmek gerektiği ortada…
Bu öyle bir çağdır ki, “İman, salih amel, hakkaniyet ve sabır” dörtlüsünden başka hiçbir reçetesi ve çözümü yoktur.

Bunu, hiç böyle düşündünüz mü?

Cevabınız olumlu değilse, tez elden davranmanızı tavsiye ederim.
Zira her asrın bir sahibi de vardır…

Alınan ve verilen her nefeste olduğu gibi; her değer ve ahd için de bu geçerlidir…

Aman, ahdinize vefalı olun…

En az, nefesiniz kadar önemseyin bunu…

Yoksa nefesiniz yetmeyecek… Demedi demeyin…

İnsaf, basiret ve tefekkür ehli olan ne dediğimi anlamıştır…

  Meselenin daha iyi anlaşılması için, İmam Zeynelâbidin’e dikkatle kulak verin:
“… Zavallı insanoğlu...Her gün 3 musibete uğrar da; bunların birinden olsun; ders almaz… Almış olsa, dünyanın sıkıntıları ve zorlukları ona kolaylaşırdı:
musibet, her gün ömrünün azalmasıdır.

İnsanoğlu, azalan malı için üzüldüğü kadar, azalan ömrüne üzülmez..Oysa mal yine kazanılabilir, ama geçen hiçbir an geri  gelmez.
musibet, rızkını tam olarak almasıdır. Rızkını helal yoldan kazanmışsa hesabını verecek, haram yoldan kazanmışsa cezasını çekecektir.

musibet bu ikisinden beterdir. Geçirdiği her gün, ahiret menziline bir adım daha yaklaşır, ama Cennete mi, yoksa Cehenneme mi yaklaştığını bilemez (El İhtisas, s 342)

Ne dersiniz?
Bu 3 sorunu siz de yaşıyor musunuz, yoksa şimdilik böyle laflara ayıracak “zaman”ınız yok mu?
Cevabınız olumsuzsa, “hüsran” yaşamaktasınız ve farkında bile değilsiniz demektir.
Gelin bir anlaşma yapalım, kendimize bir söz verelim…

Başkalarından beklediğimizi, öncelikle kendimizden bekleyelim, başkalarına değil, kendimize öğüt verelim ve kendimizi sorgulayıp hesaba çekelim…
Hesabın ardından, gerekeni yapmakta da gevşeklik etmeyelim.
“İtikaf” da bu değil midir zaten?

Şu Ramazan Ayında da kendimizi yoklayıp sorgulamayacaksak, hoyratça yakıp yıktıklarımızı, cahilce târumar ettiklerimizi insanca düzeltip telafi etmeyeceksek ne zaman yapacağız bunu?
“Gönül Çalab’ın tahtı/ Çalab gönüle baktı…” demiyor mu gönül ustası?..

O halde işe kendi kalbimizden, kendi gönlümüzden başlayalım.

“Allah’ın evi” ni temiz tutmak gerekmiyor mu?!

Rafineri ve temizlik ayınız kutlu olsun.

Dualarınızdan bu fakiri de eksik etmeyin.

Sağlıcakla kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları