ABD-İran Savaşı Asalet Boyutunda: Kasım Süleymani’nin Terörü-2

İsmail Bendiderya 19.01.2020 21:16:00
On4haber

Önceki yazımda ABD’nin General Kasım Süleymani’yi şehit etmekle İran’ı vekalet savaşlarından asalet savaşına davet ettiğini; bu zıtlaşmanın köklerinin nerelere kadar uzandığını izah etmeye çalıştım.

İran’ın da buna hodri meydan demekten hiç çekinmeyerek dünyanın şaşkın bakışları arasında 2 ABD üssünü balistik füzelerle vurmak suretiyle ABD’ye kimsenin beklemediği bir güç ve kararlılıkla misillemede bulunması; şimdi bölgede yepyeni bir gerilim ve savaş ihtimalini doğurmuş durumda.

Bunun sorumlusu, kendi sınırlarını korumaya çalışanlar, mesela Yemen, Lübnan, İran veya Türkiye mi?

İşgal edilen vatanını ABD karşısında korumak için direnen Irak veya Suriye mi?

Yoksa binlerce mil uzaktan bu bölgeye gelip istediği yeri işgal etmeye başlayan ve direnişle karşılaşınca da vatanlarını savunanları “terörist” likle yaftalayıp bu devlet ve ülkelerin üst düzey yetkililerini terör etmekten utanmayan ve çekinmeyen ABD mi?

 “Hırsızın hiç mi suçu yok?”  diyen atalarımız asırlara ders olacak bir soru sormuşlar gerçekten.

TRUMP ULUSLAR ARASI MAHKEMEDE YARGILANMALIDIR

Trump’ın ve hempası Mike Pompeo’nun General Kasım Süleymani’yi terör gerekçesi olarak öne sürdüğü iddia; her ikisinin de uluslararası mahkemelerde yargılanması için yeterli bir delildir.

Yok, eğer birileri “delidir, ne yaparsa yeridir” demeye devam edecekse o zaman da bu deliyi, delilerin olduğu yere göndermek gerekir.

Aksi takdirde bu deli, herkesi deli edecektir, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Hiç kimse, birinin bir işi yapabileceğini düşünerek onu öldürme hakkına sahip değildir.

Dünya hukukunda böyle bir norm yoktur.

Bu apaçık bütün insanlık ve hukuk kurallarını hiçe saymaktır.

ABD artık kovboyluk ve vahşilikten bir adım ileri gidip açıkça Helen kültürünün kötülük tanrısı gibi davranmaya başlamıştır.

Bu hukuksuzluğu eleştirmeyen, eleştiremeyen malum İslamcı (!) görünümlü doygun kalemlerin ABD yerine kasım Süleymani’nin ölümüne sevinmesi ise apayrı bir trajedik paradigmadır.

ABD nin bu zorbalığı MHP lideri Devlet Bahçeli Bey’i bile öfkelendirmiş ve konuşmasında Kasım Süleymani'nin öldürülmesi nedeniyle ABD'yi eleştirerek, "Süleymani madem suçluydu bir suçlunun nasıl yargılanacağı temel hukuk bilgisine sahip herkesin bildiği bir husustur. Ölmesi gerek demek eşkıyalıktır, barbarlığın ta kendisidir" demiştir.
Bunca açıklama ışığında, Kasım Süleymani nin ABD tarafından terör edilmesine sevinmek akıl ve izandan uzaktır.

**
RAHMETLİ EŞREF PAŞA’NIN İRANDAKİ VERSİYONU
Unutmayalım ki, ABD ye karşı verdiğimiz savaşta PKK nın ABD tarafından nasıl desteklendiğini ispatlayan değerli orgeneralimiz eşref Bitlis paşa ABD’lilerce kalleşçe öldürülür ve kendi medyamızda “uçağının düştüğü” söylenerek buna kaza süsü verilirken İran medyasında ona “şehit” denilmiş ve önemli haber merkezlerinde brifing verilerek “Eşref Paşa’nın çok değerli bir Türk vatanseveri ve emperyalizm karşıtı olduğu vurgulanmış, İran’da ona taziye meclisi düzenlenmişti.

Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ruhaniye başsağlığı verirken “şehit” dediği halde birilerinin eteklerinin tutuşup “yok, Vallahi öyle demedi!” sözleriyle ABD yi memnun etmeye çalışması mide bulandırıcıydı.
 
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan General Kasım Süleymani'nin öldürülmesi nedeniyle İran lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney'e, İran hükümetine ve halkına başsağlığı dileyerek, "Şehit Süleymani'nin yokluğu derinden üzüyor. İran halkı, sizin ve Rehber'in öfkesinin farkındayım" dedi, ama onun bunu söylemesine bile birileri tahammül edemedi..

Tıpkı “Nato’nun Libya’da ne işi var, biz neden oraya gidelim ki!?” diye sorduğunda hemen ertesi sabah Dışişleri Bakanı  Davutoğlu’nun “Libya’ya tabi ki gideceğiz, biz bir NATO üyesiyiz çünkü!” demesi gibi!...

***
SÜLEYMANİ’YE DUYULAN BU HINCIN NEDENİ, ONUN IŞİD’İ YENMESİDİR

Bu güruhun General Kasım Süleymani’yi onca karalamasının elbet ciddi bir nedeni var..
 
General Kasım Süleymani ABD nin en büyük oyununu bozmuş ve IŞİD denilen belayı defederek bölgedeki vahşete son vermişti.

O güruh, yakın bir geçmişte ışidsevicilerdi… IŞİD tekfircilerine “öfkeli çocuklar” diyor, onarlı “mücahit” olarak tanımlayıp adeta Kur’an kavramlarıyla alay ediyorlardı.

Bu zihinlerin hangi odaklar tarafından yönetildiğini anlamak için, savundukları o “özgürlük savaşçıları” (!) ve ışid tekfircilerinin terör ve işgal devleti Siyonist İsrail’e bir tek kurşun dahi atmaması, Filistinlilerin yardımına koşmak yerine, onlara yardım eden Suriye’yi bir an önce yıkmaya çalışmalarıydı.
 
Yarın, ABD’nin başlattığı ve nerelere kadar gideceği gerçekten belli olmayan bu tehlikeli savaş sürecinin ne denli bir “aptallık” ve “haydutluk” tan beslendiğini, Süleymani’ye neden Sünni düşmanlığı yaftasının vurulduğunu ve İran’ın ABD’den tırsmayıp misillemede bulunmasının ABD’yle hempalarını nasıl bir şoka soktuğunu anlatacağım inşallah.

Sağlıcakla kalınız efendim…

Yazarın Diğer Yazıları