Ruslar, “Esli budet, pust budet!” derler…
“Eğer olacaksa, bırakın olsun!”
Türkiye’de despotizm adım adım ilerliyor…
Bırakınız ne olacaksa olsun!
Ben, nasıl olsa altmış beşimi geçtim ve evde tutsağım…
***
Erbab-ı kalem işin farkında:
Kalem ile kelâma hayat verenler gittikçe azalırken…
Kalem ile kelâmı “oynaştıranlar” ibadullah…
Binayla zinanın çoğalması gibi bir şey!
***
“Çoklu Baro” olsun isteniyor:
Kavgadan beslenen hastalıklı zihniyet için paha bulunmaz bir idea!
Avukatı avukata kırdıracaklar!
***
Fikrin babası olanlar; başköşeye kuruluyorlar…
Hamalı olanlar da, bencileyin, taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyorlar…
***
Utanma, arlanma bir duygudur. İnsana özgü bir haslettir.
Onun da suyu çıktı.
Uyanıklar üç beş bin verip, en kılcalından olmak üzere bütün ar damarlarını ameliyatla aldırıyorlar…
Gerisi malum!
***
Dünya yansa; bir horum* otu yanmayacak insanlar var!
Ne gariptir ki bunlar çoğunlukla bizim ülkemize yerleşmişler. Sürü psikolojisi de cabası…
***
Akıllı insanlar, sermayeyi boşa harcamazlar; susarlar…
Her akşam ekranlardaki aynı suretler de kendilerinde olmayan sermayeyi satıyorlar. Kör alıcının kör satıcıları…
***
Sosyal medyada gördüm. Tebrizli bir çay satıcısı, kuru çayı koyacağı kese kâğıdından boş birini de terazinin diğer kefesine koyuyor. En çok bir gramlık bir dara ama düşünce asil, davranış ulvi; hak geçmesin…
Keşke akıl satıcılarının da bir gramlık bir darası olsaydı…
***
Birkaç aforizma karaladım ya! Şimdi aklı kıtlar topa tutarlar beni…
Oysa bir tebessüm edenlerin armağanına paha biçilmez…
*: İki kolun kucaklayarak alabileceği ota horum derler.