Edebî Sohbetler!..

Cahit Kılıç 6.04.2023 17:21:49

Emekli olduktan sonra, İnternet ile daha fazla haşir neşir olmaya başlamıştım. O zamanlar çok moda olan blogcu.com’da küçük bir blog açmış, ufak tefek şiirler ve anılar yazmaya başlamıştım. Ne yazık ki o site de zamana yenik düştü ve yakın zamanda kapandı.

Birçok amatör yazar-çizerin emek verip yazdıkları da çöpe gitmiş oldu…
***

O tarihte, Yahoo Chat Rooms ile de tanışmış, kısa bir süre içinde bir dostluk grubu oluşturmuştuk…
Büyük çoğunluğunu Amerikan vatandaşlarının oluşturduğu yaklaşık elli-altmış kişilik grupta; İngilizler, İtalyanlar, Almanlar, birer ikişer kişi olmak kaydıyla da Ruslar, İranlılar ve Avusturyalılar da vardı…

Zamanla kaynaştık, ailece görüştüklerimiz oldu. Çok kültürlü bir aile olduk adeta…
Bu gruba, Moskova’da iken de devam ettim. Hem İngilizcemin gelişmesine yardımcı oluyordu, hem de kültürel bilgilere ulaşmak için bir fırsattı…
***
Meselâ, Edgar Allan Poe’yu o grup sayesinde tanımış oldum. Ve gördüm ki, (Bütün dünya, Amerikalıların cahil olduklarını, iki sınır komşuları olan Meksika ve Kanada’yı dahi bilmediklerini iddia ederler. Bu iddianın pek doğru olmadığına şahit oldum) Şark’tan en çok Mevlânâ Celâleddin Rûmî’yi tanıyorlar.
Kısaca Rûmî olarak biliyorlar ve en çok onun İngilizceye çevrilmiş beyitlerini ve özlü sözlerini paylaşıyorlar.
Yine bir de, Lübnan asıllı bir Hristiyan Arap olan Halil Cibran’ı tanıyorlar. Tabiî Halil Cibran, New York’ta yaşamış, neredeyse bütün eserlerini orada yazmış ve yayınlamış. Tanınmasında en büyük faktör de bu olmuştur mutlaka. Ayrıca Paris macerası da var…
***

Şaşılacak derecede Rûmî bilgisine sahiplerdi. Benim odaya girmemle birlikte Rûmî beyitleri paylaşılıyordu. Benim varlığım, onlara Şark kültürünü hatırlamaya vesile oluyordu…

***

Rusya’da iken de, ve bilahare süregelen görüşmeler, yazışmalar neticesinde de gördüm ki, neredeyse edebî bilgisi olan her Rus, Ömer Hayyam’ı tanıyor. Kısaca Xayyam diyorlar. Rusçaya çevrilmiş Rubailerini çok yazıp, kullanıyorlar. Bu tespitimi Azerbaycanlı edip dostlarım da tasdik edeceklerdir diye düşünüyorum (tabiî bu yazımı okurlarsa).

***

Ruslar içinde Aziz Nesin’i, Yaşar Kemal’i bilenlere de rastladım. Ama en çok, Rusya’da da yayınlanan Çalı Kuşu dizisinden dolayı Reşat Nuri Güntekin’i biliyorlar…

Kazan Devlet Üniversitesinden değerli arkadaşım Natalya Ryazanskaya’nın kulakları çınlasın. Türk Edebiyatı hakkında çok bilgiliydi…

Samara’dan, değerli arkadaşım ve çevresinde çok sevilen Dr. Tatyana İgnatyeva’dan da Natalya Gonçarova için yazılan “Natali Natali” şarkısını dinlemiş, öylece bir şiirin varlığından da o gün haberdar olmuştum…

Nobel Edebiyat Ödülü alan ve Moskova’da imza töreni düzenleyen Orhan Pamuk’u tanıyanlara da rast geldim…

***

Bu yazıyı yazmama, kitaplığımda iki adet Hayyam Rubâîleri olduğunu fark etmem vesile oldu…
Kim bilir ne zaman almışım!

Birincisi ve daha hacimlisi, Hasan Âli Yücel Klasikleri’nden, Türkiye İş Bankası tarafından yayınlanmış. Sabahattin Eyüboğlu çevirisi…

İkincisi ise, Ankara kökenli LİYA yayınlarından çıkmış. Çevirmenin adı yok…

***

Büyük bir şâir, matematikçi, filozof ve astronom olan Ömer Hayyam hakkında sizlere ahkâm kesip, ukalalık etmek niyetinde değilim…

Sadece birkaç rubâîsini yazmakla iktifa edeceğim…

Bu dörtlük, son günlerde zuhur eden seccadeperestlere ithaf olunur:

Camiye gittim ama Allah bilir niye:
Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye.
Eskiden bir kilim aşırmıştım camiden;
O eskidi, gittim yenisini yürütmeye…

***

Dünyaya dört elle yapışanlara:

Her sabah yeni bir gün doğarken
Bir gün de eksilir ömürden
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen…

***

Çokbilmiş rolü oynayanlara:

Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?
Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe?
Aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen,
Mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işe…

***

Yüce Yaratıcının merhametine sığınanlara:

Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;
Suçumuza, duamıza önem vermeyen;
Günahtan sarhoşum ama dilekten ayık;
Umudumu rahmetine bağlamışım ben…

***
Bu da dünyayı özel mülkü zanneden muktedirlere:

Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz;
Kuklacı felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyor birer ikişer;
Bitti mi oyun, sandıktayız biz…

Ve son olarak: Kifayetsiz muhterislere:

Dünya üç beş bilgisizin elinde:
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde…