Çökülen Matbuat!

Cahit Kılıç 23.07.2022 16:17:05
Epeydir yazmıyorum. Belki de yazamıyorum.
Mesele odur ki, parmaklar bir türlü klavyeye gitmiyor. Konu kıtlığından değil tabiî ki! Türkiye gibi bir ülkede konu dediğiniz şey; ibadullah!
Demek ki, içinden gelmeme, istememe meselesidir.
***
Bu ülke deyince; Nuh-u Nebi’den kalma dinozorlar, haftada altı gün köşe yazısı dercediyorlar.
İçlerinde derde deva, sadra şifa tek satır yok! Bunlardan “besleme” olanlar, yani nezaketle dersek; “iktidarın muvafıkları” ya yukarıya 14 numara gres yağı çekiyorlar ya da muhalefete muhalefet ediyorlar.
Bir kısmının ne dediği de anlaşılmıyor. Bizim Kars deyimiyle “ağ ottan balta sapı, biri kırılsa birini daha saplarsın!” Nasıl olsa bu ülkede zırvaya ceza yok!
***
Hak, hukuk, adalet gibi ulvî kavramlar ayağa düşmüş… Kanunlar güçlülere çalışıyor. Nalıncı keseri gibi; her kanun güce tapınanlara yontuluyor! Nasıl denir: Karışmış ortalık; kör, tuttuğunu öpüyor!
Hani Tevfik Fikret’in lâfı göbeğine çivilediği gibi:
“Bir devr-i şeamet, yine çiğnendi yeminler;
Çiğnendi, yazık, milletin ümmid-i bülendi!
Kanun diye topraklara sürtündü cebinler;
Kanun diye, kanun diye, kanun tepelendi!”

***
Ülke dediğimiz bu aziz vatan; tam anlamıyla cehlin karanlığına gömülmüş!
Ayaklar baş, başlar ayak olmuş!
Hakkı haykıranlar sürgün yiyor; ekmekleri elinden alınıyor!
Emevî zihniyeti hüküm sürüyor mukaddes topraklarımızda!
Din diye din diye din tepelendi!
***
Ekonomi çökmüş!
Vatandaşın bugünden yarına ümidi yok!
İşsizlik almış yürümüş!
İş yerlerinde Suriyeli, Afgan, Türkmen, Özbek, Ermeni çalışıyor…
Milyarlar mültecilere akıyor!
Otursan akşama kadar elli kalem dert sayarsın…
Ama bunların hiçbiri umurunda değil…
Haşmetmeap şov peşinde…
Varsa yoksa bir tek o olmalı…
Yirmi dört saat o konuşmalı, o konuşulmalı…
Arşa direk olmuş bir ego!
***
Ayının kırk hikâyesi olurmuş, kırkı da ahlat üstüne…
Fakirin, kırk hikâyesi de çürümüş Türk matbuatı üzerinedir…
Daha doğrusu, moda deyimle “üstüne çökülmüş” Türk matbuatı…
Kalemini satanların yekûn oluşturduğu bir Türk matbuatı!
Elbette ki üç beş istisna hariç. Moda deyimle onlar “baştacı”
***
Adam (eğer adam denirse),
Galatasaray lisesinden sonra Boğaziçi’nden mezun olmuş…
Sular seller gibi Fransızca ve İngilizce cepte…
Kendi imkânıyla nispeten Yunanca ve Almaca da öğrenmiş…
Her şeyden evvel, İstanbul gibi bir şehirde doğup büyümenin avantajına sahip! Bu nedenle hayata bir sıfır galip başlamış…
Kendisini iyi yetiştirmiş. Her şeyden önce belli ki çok okumuş!
Batı müziğinde, sinemada, edebiyatta, her birinde uzmanlaşmış gibi yetkin birisi…
Arada bir edebî yazılar yazdığında üslubunun lezzetine doyum olmuyor…
Yazı içinde daldan dala atlama ve okuru peşi sıra sürükleme maharetine sahip…
Hazırcevap olduğu kadar lâfı gediğine oturtma becerisine haiz…
Paris’i, Viyana’yı, Berlin’i iyi biliyor. Seyahat sonrası yazıları birer edebiyat abidesi gibi…
Eski solcu… Arada bir müddet bir garip yolcu… Üçüncü merhalede egosu tavan yapan bir “yeni oluşumcu”…
Daha birçok vasıflarını sayabiliriz…
Bütün bunlara rağmen karakter sıfır
“Çökülmüş Türk matbuatında” kalemini satanların önde gideni…
Lümpen diye diye kendisi lümpenleşmiş bir “kızıl eskisi…”
***
Elbette ki Türk matbuatının bir prototipi değil bu kişilik…
Nice cehl-i nısıf, köşe kapmış. Cehalet karışımı hezeyan kusuyor gûşe-i mundarında…
Hepsini yazacak da güç yok bende…