Başka Bir Açıdan Çanakkale ...

Volkan Kemal Ergenekon 18.03.2020 12:47:00
Daha dün denecek kadar yakın bir mazide menkıbelerle dolu , şan ve şöhretle dolu , destanlarla dolu Çanakkale, bir avuç Türk askerinin en zor şartlar altında dahi dünya devlerine kan kusturduğu bir zafer abidesidir .

Bu savaş vatan uğrunda ,milli şeref ,milli namus uğrunda can veren mehmetlerin savaşıdır ..Bu savaş Malazgirt'ten Aziziye'den ve Plevne'den ders almayanların dize geldiği Türk süngüsünün yeniden parladığı destanların savaşıdır ..İşte bu  mutlu günü kutlamak için toplanmış bulunuyoruz vatanımızın her yerinde... Hepimize kutlu olsun ..

1914 yılında başlayan 1. Cihan harbi , bize dünyanın en büyük devletleri ile karşı karşıya bırakmıştır ,Bu zamanda Boğazlar her iki taraf için de büyük bir kıymet taşımaktaydı ...Kafkasya'daki Sarıkamış taarruzu ve Alman doğu cephesindeki Albert ve Mazarya muharebeleri Rusları fazlaca sıkıştırmıştı..  Ruslar İngilizlerin boğazlara sahip olmasını istememek ile beraber bu müşkül durumdan kurtulmak ,Türk kuvvetlerini boğazlara doğru çekmek ve müttefiklerin yardımına kavuşmak için boğazlara bir taarruz yapılmasını İstemek zorunda kalmışlardır.

 İngilizlerle yükünü hafifletmek için Boğazlar üzerine böyle bir taarruza uygun görüyorlardı .Süveyş ve Sarıkamış'ta Rusların muvaffak olması Türklerin zayıf olduğu kanaatini verdiğinden İngilizler yalnız donanma ile bir taarruz yaparak Boğazı açabilecekleri tahmin ediyorlardı. Bunun için donanma Boğazı bombardımanlarla açacak ve 2 tümen işgal kuvveti de boğaz açılınca kıyılara çıkarak buranın muhafazasını sağlayacaktı.. Fakat gafiller , gaflet deryaların dalmış Yıldırımlar'ın , Barbarosların, Mustafa Kemallerin evlatları ile karşılaşmanın ne demek olduğunu unutmuş gibiydiler...

 Sanki Aziziyede ve Plevne de olduğu gibi zafer yazmak isterken tarihin bağrına yüz karası ile gömüldükleri unutmuş sanki gruptan alınan dersi dünyanın dört bucağından toplanan Haçlı ordularının parça parça olduğunu unutmuş gibiydiler... Bütün bir tarih boyunca aldığı yaraları unuttularsa gelsinler... Gelecekleri varsa görecekleri de vardır ..
Çanakkale Savaşları birinci Cihan harbine girişimizin 3. günü başlar .Biz burada sadece 18 Mart zaferinden bahsetmek ile iktifa edeceğiz ..
Düşman planına göre donanma 15 Şubat 1915'te başlamak üzere 1 ay, sistemli surette boğaz derinliğine bombardıman edecek ve boğazın açılmasıyla 2 tümenlik düşman kuvveti de kıyıları işgal edecekti ...

Çanakkale Boğazı müstahkem mevki fakat topları donanma ile dövüşecek durumda değildi.. Boğazın ağız tarafında zayıf, iç tarafına kuvvetli toplar yerleştirilmiş fakat 200 den ibaret olan topların ancak 5 tanesi güvenilecek durumdaydı .Bunlar da düşman donanmasının menziline ulaşılamıyorlardı .Kara kuvveti olarak da 3. Kolordu Çanakkale Boğazı'nın iki yanına yerleştirilmiş boğazın ağzına ve içerisine mayın dökülmüştü ..

15 Mart 1915'te düşman donanması boğaz ağzındaki Seddülbahir ve Kumkale bataryalarını tahrip ettiler. Topçumuzun ateşi donanmaya yetişmediğinden gemiler boğaz önünde demirliyor ve barışta atış yapar gibi ateş ediyordu..

 Toplar ve cephanelikler kısmen bu bombardıman larla  karaya çıkarılan tahrip müfrezeleri ile tahrip edildiler ,sonra da Boğazın derinliğine doğru ateş kaydırıldı .
Martın 16. günü öğleden sonra Queen Elizabeth Zırhlısında Dore Berk riyasetinde toplanan meclis 18 Mart sabahı kati neticeleri ile taarruza karar vermişti .Bu karar Türk kumandanlığınca tespit edildi ki zaten uçurulan keşif uçaklarının verdiği raporlar da bunu açıkça gösteriyordu...

 17 Mart günü düşman tarafından Boğaziçi'nde mayın taraması yarılarak vazifeli Kumandan tarafından mayınların temizlendiği havanın fırtınalı ve sisli olması dolayısıyla Türkler tarafından boğaza yeniden rapor edildi. Fakat durum olduğu gibi çıkmadı... Kahraman Nusret Mayın gemisi düşman donanmasının temizlediği karanlık limana havanın fırtınalı ve sisli olmasına rağmen mayın dökmeye muvaffak oldu .

Nihayet 1915 yılı Mart ayının 18'i günündeyiz .

Çanakkale Boğazı'nın lekesiz berrak bir sabahı mavi sular üzerinde en ufak bir hareket dahi yok ..Sanki tabiatta biraz sonra kopacak fırtınada Türk kahramanları görmek için sessiz sedasız kükreyiş zamanını bekliyor... Nitekim öyle oldu , ufukta sanki devlerin yaklaştığı hissediliyor ,düşman zırhlıları 3 tümen halinde boğaza yaklaşıyor Bir tümen Amiral kumandasında Queen Elizabeth inflexible agamentum gibi İngiliz sırlarından 2. Tümen miralay Setlere kumandasında Ocean irritable albion Mengen Swift Majestik gibi İngilizce gemilerinden  3 tümen Fransız amirali Kum adasındaki Safran Büfe golva sharman gibi Fransızca fırkalarından teşekkül ediyordu...
18 Mart Çanakkale Savaşı 3 safha karşımıza çıkmaktadır...
 Şimdi bunları sıra ile görelim ...

BİRİNCİ SAFHA

18 Mart 1915'te saat 8.30 da Amiral gemisinin direğinde hareket işareti çekilmiş ve Saat 10.30 da manevra sahasını tarıyan, muhripler önde olarak Bir tümen boğazdan içeri giriyordu.
Agamennum bu rehber gemisine teşkil ediyordu.
 Prens George ve zırhlıları da kanatlar'dan hareket ediyordu .Triyamp zırhlısının 11.15 te Halil sırtlarına ilk mermiyi atması üzerine en tepedeki batarya larımızın ateş açması ile muharebe başladı. Böylece  düşman'ın 1. Tümen zırhlıları bir taraftan Anadolu Hamidiye si Rumeli mecidiyesi Namazgah ve Rumeli Hamidiyesine ateş yağdırmak ile beraber bir taraftan Anadolu Hamidiyesi, Rumeli mecidiyesi Namazgah ve Rumeli Hamidiyesini Ateş yağdırmak la beraber bir taraftan da Dardanas bataryalarına Anadolu tarafındaki obüs bataryalarına baykuş bataryalarına ateşe başlamışlardı..
 Mesafenin uzun olması dolayısıyla ,Türk kuvvetlerinin elinde uzun menzilli top bulunamadığından istikamlar ancak obüs topları ve Halileli bataryaları ile mukabele edebiliyorlardı... Saat 12'de Fransız zırhlı larından müteşekkil 3 tümen zırhlıları da boğazdan içeri girip bir tümen gerisinde yer alarak muharebeye başladılar. Muharebe çok şiddetli devam ediyordu .Bu esnada düşman bombalarından birkaçı Çanakkale kasabasında yangın çıkarmış, Çimenlik yanlarında bir cephanelik ateş almış ve Anadolu Hamidiye Kışlası tahrip olmuştu .
Fakat diğer taraftan düşmanın meşhur zırhlılarından Agamenyum Zırhlısı fazla tahribata maruz kalmış ve yangın çıkarak 360 derecelik bir dönüşle soluğu eski mevkiinde almıştı...Enfekssible  gemisi ve tesis cihazında da fazlaca tahribat olmuş ve köprüsü'nde yangın çıkmıştı. gemi kumandanı yaralı erlerini diri diri yanmaktan kurtarmak için muharebe meydanı terk ederek geriye doğru kaçmaya mecbur olmuştu .
Bu durum karşısında Amiral Doraberk 3 tümeninin ileri geçmesi için emir verdi. Amiral Khepera kumandasındaki 3 tümen Anadolu ve Rumeli sahili olarak iki koldan ilerleyerek muharebenin 2nci safhasını açmış oldular .

2NCİ SAFHA.

 Fransız zıhlıları birinci  tümenin bulunduğu hattı geçerek ilerlemeye devam ederken baykuş ve dardanos isimli bataryaları mızda ateşlerini bu gemiler üzerine yağdırmaya başlamışlardı.. saat 13.15 sıralarında 2 tümene ait 6 İngiliz gemisi de boğazdan girerek bir kümenin gerisinde yer aldılar.
 Böylece 1. Ve 3 tümen zırhlıları ile 2 tümenden 6 zırhlı bütün güçlerini kullanarak netice almaya çalışıyorlardı .Muharebe tasavvur dışı bir durum almıştı .Bu zamanda Rumeli mecidiyesi Hamidiye ve Namazgah bataryalarımız üzerine yağmur yağar gibi mermiler atılıyordu .1 dakikada atılan düşman mermisi 165 adede yükselmişti .Bu ateş yağmuru altında telefon hatları koparak Çanakkale ve Kilitbahir arasındaki irtibatta kesilmişti .Çanakkale kasabasında yer yer yangınlar başlamış topların bir kısmı toprak altında kalmış bir kısmı işlemez hale gelmişti. Düşman bunu gördükçe kuduruyor tarih boyunca sırtı yere gelmeyen arslanları devirmeye çalışıyordu .
Çanakkale bir cehennem halinde kaynıyor bütün istikamlar kan ve ateş deryası haline geliyordu.. Düşman dev yapılı zırhlılarına, top ve cephanesi ne, Türklerde silahsız cephanesiz olarak ,bitmek tükenmek bilmeyen sonsuz imanlarına güveniyorlardı. Muharebe ,bu bitmek tükenmek bilmeyen silahlarla imanların çarpışması halinde devam ediyordu. Gafiller ,Türkleri sarsacaklarını, susturacak larını sanıyorlardı ...
Halbu ki Türkler, gittikçe şahlanıyorlar,  ölüm yahutta ebedi zafer destanını yazmaya and  içiyorlardı... Saatler geçiyor ,Türklerde en ufak bir gerileme yoktu ..
Bilakis  düşman Devletlerinden  Büfe  Zırhlısı perişan bir duruma girmiş,  köprü üstü ile dümen dairesi tutuşmuş ,topların yarısı ateş etmez hale gelmişti ...
Amiral guepratte bulunduğu şifren  zırhlısında  dakikada 14 mermi isabet etmiş , bir taraftan zırhlıya sular dolarken bir taraftan da yangınlar başlamıştı .
Diğer taraftan Şarlmange ve  Golva zırhlıları da perişan  duruma gelmişti .

Bu durum karşısında Fransız zırhlıları 180 derece dönüşle muharebe sahasını terk ederken Büve zırhlısının sancak bordasında kırmızımsı siyah renkte bir duman yükseliyor ,zırhlı,  dalgalar arasında alabora olarak balıklar alemine yem ve mekan olmak üzere dünyaya veda ediyordu.
 Yine Golva zırhlıda Drepana  adasındaki kumsala oturmak sureti ile kendisini zor kurtarabilmişti .
Amiral Doraberk çıkmamış canda umut vardır mülahazası ile muharebeye girmeyen 2 tümen gemilerini muharebe sokmaya karar verdi .
Böylece muharebenin 3 safhası başlamış oluyordu ..

3NCÜ SAFHA

Düşman zırhlıları,  11000 metreden ateşe başlayarak tedricen 900 metreye kadar yaklaştılar ..
Ben gene, irrezistible , Ocean zırhlıları durmadan ateş ediyorlardı .
Fakat bu pek uzun sürmedi. Düşman mayın arama gemilerinin durmadan faaliyet göstermelerine rağmen saat 15.45 de İnfleksible  Zırhlısı bir mayına çarparak parçalandı. İçine su dolmaya başladı ve mürettebatı telef oldu , gemi kendisini Bozcaada şimalin de zor demirliyebildi ..
Biraz sonra saat 15.55 de İrrezistible  zırhlısı da bir mayına çarparak muharebe edemez bir duruma geldi. Amiral Dereberk durumun vehametini anlayınca b
Bozcaada'ya çekilme emrini verdi  ve çekilme anında Ocean Zırhlısı da bir mayına çarptı .
mürettebat Kolon ve Kelmer muhriplerine zor geçe bildiler..
 Fakat gemiyi Saat 19.30 da sular arasına terk etmekten başka bir çare bulamadılar.. işte böylece kükreyen devler gibi boğazda saldıranlar,  1915 yılının 18 Mart günü havanın kararmaya başlaması ile  perişan ve sarılmış bir durumda besledikleri bütün ümitleri boğazın sularında bırakıp bir matem havası içinde geldikleri yere dönerek Çanakkale boğazını tekrar tarihin ezeli ve ebedi aslanı Türk mehmetçiği ne terk etmiş bulunuyorlardı ..
O anda Çanakkale semalarında bütün haşmetiyle dalgalanan Türk bayrağı bütün cihana volkanlaşan Mehmetçiğin Zafer şarkılarını duyururken tarih sayfaları büyük bir gurur içinde yepyeni efsanelerle dolmuş bulunuyordu ..
Ey hürriyet ve İstiklal uğrunda toprağa düşmüş Mehmet ...
Çanakkale topraklarının bağrında kanınla yaptığın kefen içinde seni sonsuz hürmet ve minnetlerimizle  anıyoruz..
 Sen bayrağa sarılmış gibi al kanlara sarılarak bu vatan uğruna oturduğun şehitlik tahtında  bizlere sonsuz bir ruh ve iman verdin ..
Bugün senin davalarında en az senin kadar inanıyor, bize emanet ettiğin bu toprakların, son damla kanımıza kadar bekçiliğini yapacağımıza mukaddesatımız üzerine yemin ediyoruz...
ruhlarınız şad olsun..Peygamberimize( saav)  ve Onun pak Ehlibeytine (sa) komşu olun..Kevser havuzunda onlarla buluşun inşaallah..