İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Arakçi'nin Carnegie Konferansı'nda ülkenin güvenliğinin müzakere konusu asla olamayacağını belirtti.
22.04.2025 16:34:38
Dünya
İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Arakçi'nin Carnegie Konferansı'ndaki konuşmasında, müzakerelerin konusunun sadece yaptırımların kaldırılması ve İran nükleer meselesi olması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti: İran hiçbir zaman güvenliğini müzakere konusu etmeyecektir.
İran İslam Cumhuriyeti'nin New York'taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği yaptığı açıklamada, İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Arakçi'nin Carnegie Uluslararası Nükleer Politika Konferansı'nda sanal olarak yapması planlanan konuşmasının iptal olduğunu belirtti.
İran Dışişleri Bakanı'nın konuşma metni yayımlandı. Arakçi'nin konuşmasından bazı bölümler şöyle:
İran, 1960'lı yıllarda Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nı (NPT) imzalayan taraf olarak, uzun süredir barışçıl nükleer teknolojiye küresel erişim ve nükleer silahların reddedilmesi ilkelerine bağlı kalmıştır. Ayrıca, İran'ın dini liderinin bu tür silahları yasaklayan dini fetvası aracılığıyla, ahlaki ve dini gerekçelerle nükleer silahlara resmi olarak karşı çıkan dünyadaki tek ülkeyiz. İran ayrıca uzun zamandır Ortadoğu'da nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge (son zamanlarda ise kitle imha silahlarından arındırılmış bölge) yaratılmasının kararlı bir savunucusu olmuştur.
Bu fikri ilk kez 1974 yılında Mısır'a yönelttik ve bu hedef hâlâ dış politikamızın temel taşlarından biri olmaya devam ediyor. Çünkü biz nükleer silahların bölgemizde ve dünyada yeri olmadığına inanıyoruz. Batılı ülkeler, İsrail rejiminin nükleer cephaneliğine göz yumarak, NPT'ye katılmayı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetimini kabul etmeyi reddederek, küresel yayılmanın önlenmesi sisteminde çifte standart yaratmışlardır. Yıl artık 2025, bu ikiyüzlülüğe son verilmeli.
Maalesef, (İran'ın) barışçıl nükleer programı yanlış anlaşılmalar ve siyasi amaçlı anlatılar nedeniyle yanlış tanıtılıyor. Bu zehirli eğilimin değişmek üzere olabileceği konusunda ihtiyatlı bir iyimserliğe sahibim. Trump, önceki yönetimlerin yaptığı felaket niteliğindeki hataların farkında görünüyor. Bunlar, bölgemizde Amerikalı vergi mükelleflerine trilyonlarca dolara mal olan ve Amerika Birleşik Devletleri'ne hiçbir fayda sağlamayan hatalar.
İran, ABD ile karşılıklı saygı temelinde ve eşit bir tutumla ilişki kurmaya hazır olduğunu uzun zamandır ortaya koymaktadır. Bu, nükleer santrallerimiz için yakıt üretme yeteneği de dahil olmak üzere, NPT'ye taraf bir ülke olarak haklarımızın tanınmasını da içeriyor. Gizleyecek hiçbir şeyimizin olmadığını da çok net bir şekilde ortaya koyduk. İşte bu nedenle İran, 2015 nükleer anlaşmasıyla dünyanın gördüğü en kapsamlı denetim düzenleme sistemini kabul etti.
ABD'nin 2018'de KOEP’ten çekilmesi ve ardından yaptırımların yeniden uygulanması bu ilerlemeyi sekteye uğrattı ve güveni aşındırdı ancak tüm bu aksiliklere rağmen İran bir kez daha diplomasiye olan bağlılığını ortaya koyuyor. İleriye gidebilmek için temelin sağlam olması, her müzakerenin makul ve adil uzlaşma ilkesi üzerine kurulması gerekir. Eylemlerimiz kendi adına; KOEP’te nükleer silah edinmeyeceğimize dair taahhüdümüze bağlı kaldığımızı ve bu gerçek yakın zamanda ABD Ulusal İstihbarat Direktörü tarafından da teyit edildiğini gösteriyor. ABD'nin KOEP’ten çekilmesinden yedi yıl sonra bile taahhüdümüzü yerine getirdiğimiz için İran’ın her zaman imzaladığı şeye saygı gösterdiğini gösteriyor. Aksini iddia edenler ya yanlış bilgilendirilmişlerdir ya da aldatıcıdırlar.
Ele alınması gereken iki yanlış anlama daha var: Birincisi, bazı çevreler İran ile ABD arasındaki mevcut diplomatik süreci açıkça manipüle etmeye çalışıyorlar. Bu çabaları arasında, "olası bir anlaşmanın başka bir KOEP olacağı" şeklindeki yanlış iddia da yer alıyor. Başarı önemli olmakla birlikte, İran'daki birçok kişinin KOEP’in artık bizim için yeterince iyi olmadığına inandığını açıkça belirtmek istiyorum.
İran'ın çıkarlarını garanti altına alan ve tüm tarafların kaygılarını gideren yeni bir anlaşma istiyorlar ve ben de bu talebe katılmaya meyilliyim. Şimdi Trump adına konuşamam ama geçmişteki eylemleri göz önüne alındığında onun da başka bir KOEP istemediğini varsayabiliriz.
İkincisi, İran hiçbir zaman ABD ile ekonomik ve bilimsel işbirliği yoluna girmedi. Engel, çoğu zaman aynı çıkar gruplarının etkisi altında hareket eden önceki ABD yönetimleri olmuştur. Yakın zamanda Washington Post'ta yayınlanan bir yazımda da belirttiğim gibi, ekonomimizin sunduğu trilyon dolarlık fırsat, hidrokarbon dışı kaynaklardan temiz elektrik üretmemize yardımcı olabilecek olanlar da dahil olmak üzere, Amerikan şirketlerine açık olabilir.
İleriye bakıldığında, olası bir anlaşmanın İran'ın ekonomik çıkarlarının korunması, güçlü bir izleme ve doğrulama programının uygulanması ve İran'ın nükleer programının barışçıl niteliğinin güvence altına alınması temeline dayanması gerektiği görülmektedir. Ancak bu yaklaşım uzun vadeli istikrar ve kesinlik getirebilir.
Müzakerelerin kapsamının da net olması gerekiyor; Müzakerelerin sadece yaptırımların kaldırılması ve nükleer meseleye odaklanması gerekiyor. İran'ın güvenliği, bizim gibi çalkantılı bir bölgede asla müzakere konusu değildir.
Aynı şekilde İran'ın medeniyet geçmişine ve kadim tarihimizin yarattığı kültürel ve siyasal kimliğe saygı gösterilmesinin gerekliliği de önemlidir. Onurlu İran milletine yönelik tehdit ve baskılar uzun zamandır ters etki yaratıyor, uzlaşma yollarını açmak yerine kapatıyor.
Sonuç olarak İran, küresel nükleer silahsızlanma çerçevesinde bir istisna olarak görülmemelidir. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine Dair Anlaşmaya imza atan İran, diğer üyelerle aynı haklara sahiptir ve yükümlülüklerine uymakla yükümlüdür. Adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmak için bu eşitlik ilkesine saygı gösterilmesi şarttır. Ayrıca, küresel nükleer silahsızlanma düzenlenmesinin varlığını sürdürebilmesi için tüm tarafların, özellikle nükleer silah sahibi ülkelerin, yükümlülüklerine uyması gerekiyor.
İran, nükleer silah tehdidinden uzak, daha güvenli bir bölge inşa etme yolunda üzerine düşen rolü oynamaya hazırdır.